Bu yazı ilk olarak Eğitim Ajansı'nda yayınlanmıştır.
YKS sonuçlarının açıklanması ve tercih koşuşturmacasının başlamasıyla birlikte hem üniversiteler hem de şehirler, öğrencileri kendine çekmek için ciddi bir yarış içinde. Yürütülen iletişimin geneline baktığımızda devlet veya özel fark etmez üniversitelerin tamamı, öğrenciler için en iyi seçeneğin kendisi olduğu konusunda çeşitli argümanlar üretirken, ekonomisi öğrenci popülasyonuna dayalı şehirler ve kentler ise öğrencileri çekmek için yerel yönetim kadrolarıyla birlikte özellikle sosyal medyada güçlü bir çabanın içinde. Ankara, İstanbul gibi metropollerin ve Eskişehir gibi üniversite şehirlerinin avantajı hem üniversite seçeneğinin hem de üniversitelileri cezbedecek kaynak çeşitliliğinin fazlalığı. Ancak dinamik bir yönetim kadrosuna sahip şehirler ve bu şehirlerde bulunup akademik ve idari yetkinliklere sahip üniversiteler, YKS tercihlerinde, hem daha ekonomik yaşam fırsatları sunması, hem de barınma ihtiyacının karşılanması adına daha fazla imkânı mümkün kılması sebebiyle öğrenci ve velilerin ajandasında kendine yer bulacak gibi duruyor.
Ancak üniversite öğrencileri için en yaşanabilir şehirler konusuna daha geniş bir pencereden bakıp, sadece Türkiye’yi değil tüm Dünya’yı değerlendirmeye aldığımızda hem parametreler hem de sonuçlar tamamen farklı bir boyut kazanıyor.
Dünyanın en saygın uluslararası eğitim araştırma kurumlarından biri olan Quacquarelli Symonds, yaşam maliyetleri, tercih edilme eğilimleri, iş fırsatları gibi birçok değişkeni gözeterek Temmuz 2023’de yayınladığı araştırmayla dünyanın en çok tercih edilen şehirlerini kamuoyuyla paylaştı. Yurt dışı eğitim ve uluslararası eğitim programları üzerine çalışan bir profesyonel olarak listenin geneline çok şaşırmamakla birlikte ilk 15’de bulunan şehirlere detaylı olarak baktığımızda gelecek yıllarda yaşanacak trendi şimdiden yorumlama ve Türkler de dahil olmak uluslararası öğrencilerin davranışlarını gözlemleme fırsatını bulabileceğimizi düşünüyorum.
Öncelikle listeyi paylaşalım:
Listenin tepesini detaylı incelediğimizde üniversite okumak için en iyi şehirler genel olarak İngiltere, Kanada, Amerika, Avustralya gibi Anglosakson ülkeler ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yoğunlaşmış durumda. Listede dikkat çeken ise Uzak Asya ülkelerinin 2019’dan beri gözlemlediğimiz yükselişinin devam ettiği ve ilk 3’te iki, ilk 15’te ise dört Uzak Asya şehrinin kendine yer bulması. Peki bu trend bize ne ifade ediyor?
Bu soruya cevap verebilmek için Quacquarelli Symonds’in araştırmanın detaylarında paylaştığı metodolojisine göz atmak gerekiyor. Bir şehrin araştırma kapsamında değerlendirilebilmesi için iki ön koşul var: ilki şehrin en az iki üniversiteye sahip olması, ikincisi ise en az 250,000 kent merkezi nüfusuna sahip olması. Bu iki koşulu tamamlayan şehirler araştırmaya dahil edildikten sonra yukarıdaki tabloda paylaşılan ortalama puan hesaplamasına değişken olarak katılan ve şehirlerin sıralamada yerini belirleyen kriterler ise niteliksel ve niceliksel olarak ayrılıyor. Şehirde bulunan üniversitelerin uluslararası sıralaması, toplam üniversite öğrencisi sayısının şehir nüfusuna oranı, toplam uluslararası öğrenci sayısı, şehirdeki yaşam maliyetleri, eğitim maliyetleri, hava kirlilik oranları, mezuniyet sonrası şehirde yaşamaya devam eden öğrenci yüzdesi gibi parametreler hesaplamaya niceliksel boyut katarken, işverenlerin şehirdeki üniversitelerde okuyan öğrenciler hakkındaki genel görüşleri, öğrencilerin şehrin lokal halkı hakkındaki görüşleri, öğrencilerin şehirde kendilerini ne kadar güvende hissettikleri gibi değişkenler ise araştırmanın niteliksel boyutunu oluşturuyor. Hatırlatmakta ve altını çizmekte fayda var ki bu niteliksel ve niceliksel parametreler, şehirlerin ve üniversitelerin sunduğu fırsatlar kadar, öğrencilerin o şehre ve kültüre olan ilgisini de kapsıyor.
Gelelim bu sıralamanın bize işaret ettiklerine. Özellikle 2023-2024 eğitim öğretim yılında liseye başlayacak jenerasyonda olmakla birlikte, genel olarak Türk lise öğrencilerinde yaygın bir Uzak Asya merakı ve ilgili var. Bu, özellikle lise değişim programlarında Japonya’nın ve Güney Kore’nin öne çıkması, yani lise öğrencilerinin dil engeline rağmen bu ülkelerde bir süre değişim öğrencisi olarak bulunmak istemesi ile kendini gösteriyor. Keza Türkiye’de Uzak Asya dillerine olan ilginin dil okulları boyutunda da artması bir başka işaret. Genç kuşakta Asyalı müzik gruplarına, moda anlayışına, yeme içme alışkanlıklarına olan ilgi zaten oldukça gözlemlenebilir durumda. Her şeye ek olarak özellikle Japonya’nın büyükelçilik eliyle Türkiye’de oldukça güzel çalışmalar yürütmesi, J-MENA ve MEXT gibi programlarla ülkenin üniversite eğitimi için öğrenciler nezdinde cazip ve ekonomik bir destinasyon haline gelmesi de bu ilgiyi destekliyor. Ülkemiz lokalinde gözlemlenen tüm bu trendler, küresel boyutta da bir karşılık ve paralellik görüyor olsa gerek ki, Uzak Asya ülkeleri üniversite eğitimini yurt dışında planlayan öğrenciler için her geçen gün daha doğru bir adres haline geliyor.
Comments